İznik'te 14 yaşında babasının yanında başladığı mesleğinde, 400 yıl garantili fıçılar üretecek başarıya ulaşan fıçı ustası İsmail Alkış, ilerleyen yaşına ve geçirdiği meslek kazalarına aldırmadan el işiyle fıçı yapmaya devam ediyor. Türkiye’nin son fıçı ustası İsmail Alkış’ın yaptığı fıçılar yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da değer görüyor. Alkış’ın tek üzüntüsü ise sağlık taşıyan fıçılar için yeni ustaların yetişmemesi.
Bursa’nın İznik İlçesi’nde yaşayan 79 yaşındaki İsmail Alkış, kendi ahşap limanında hizmet veriyor. Evi atölyenin yanında olan Alkış’ın, evinin avlusu da dâhil olmak üzere her yer fıçılarla kaplı. Ahşaplarla çevrili bir yaşamı olan Alkış; fıçılar, arı kovanları, piknik masası, sandal küreği ve yayıklar ile evinin avlusunu çevreliyor. Sirke, turşu, zeytinyağı ve zeytin gibi ürünlerin saklanabildiği ahşap fıçılar insanlık tarihinden beri vazgeçilmeyen kaplardan. İçinde barındırdığı yiyeceği lezzet açısından güzel muhafaza eden ahşap fıçılar, ayrıca sağlık açısından da değerli ve uzun ömürlü olduğu için günümüzde de çok değer görüyor. Plastik kapta saklanan yiyeceklerin ömrü en fazla altı ay olurken, fıçılarda saklanan ürünler en az on yıl bozulmadan kalabiliyor. Öyle ki fıçıların sağılığından kendi nasibini de alan Alkış; evinde kullandığı suyu da fıçıdan harcıyor.
“Bir doktorun hastayı anladığı gibi ağacı anlamalıyız”
İsmail Alkış mesleğe ilk adımını nasıl attığını; “Babam kendiside icra ettiği bu mesleği öğrenmemi hiç istemedi. Öğretmeye de çalışmadı. Bunun nedenini yıllar sonra, parmaklarım kesilince anladım. Ben bunu o zamanlar anlamasam da, babam her baba gibi çocuğunu korumak istemişti ve iş kazaları yüzünden başıma bir şey gelmesinden korkmuştu…” sözleriyle anlatıyor ve ekliyor; “Annem 14 yaşında benden bir hamur fıçısı yapmamı istedi. Bende babam göstermese de, ahşapla iç içe olduğum için gördüğüm kadarıyla yapmaya çalıştım. Daha sonra hamur fıçısını babam kontrol etti, sağlam yaptığımı gördükten sonra, mesleğe ilk adımımı attım.” Annesinin isteğiyle, 14 yaşında başarıyla yaptığı hamur fıçısından sonra, babasının yanında başladığı marangozluğu, 67 yıldır dur durak bilmeden sürdürdüğünü belirten Alkış; “Fıçının yanı sıra kayık küreği, fırın küreği ve yer sofrası yapıyorum. Yaptığım fıçılar en az 400 yıl garantilidir. Bu başarıya ulaşabilmek içinse bir doktorun hastayı anladığı gibi, ağacı anlamalıyız. ” diyor.
“Bir tonluk fıçının tahtalarını bile tek başıma dizebiliyorum”
Mesleğini yalnızca para kazanmak için yapmayan, kendisine ağaçlardan bir dünya kuran Alkış; “Mesleğimin son ustasıyım. Tam 67 yıldır el işi fıçılar yapıyorum. Genelde meşe, dut ve kestane ağacından yapılan fıçılar, günümüzde usta bulmakta zorlanıyor. Mesleğim unutulmaya yüz tutuyor ama iş kazaları yüzünden kendi torunlarıma bile çağıramıyorum. Parmaklarımın bazıları iki kere kesildi ve tamamı yaralı. Yaklaşık 60 iş kazası geçirdim. Dışarıdan istekli gençler geliyor, işin zorluğunu görüp geri gidiyor. Ancak ben gitme diyemiyorum.” diyor ve ekliyor; “Usta bir bakışta, ağaç sert mi kuru mu anlamalıdır. Bundan iyi fıçı olur dediğimde işe başlarım. Ağacın ruhundan iyi anlamak gerek. İyi fıçının ölçüsü tek: Kesinlikle su sızdırmayacak! İlk olarak bunun için tahtaların belli açıda dizilişi yapılmalı, aralarına kamış da yerleştirilmeli. Açılar, fıçıların büyüklüklerine göre değiştiğinden önem taşıyor. Sirke, turşu, zeytinyağı ve zeytin gibi ürünlerin saklanabildiği ahşap fıçılarda, saklanan ürünler 10 yıl bozulmadan durabiliyor. Fıçı dizebilmek için, eskiden on kişi zor ayakta durdururduk. Oysa şimdi bir tonluk fıçının tahtalarını bile düşürmeden tek başına dizebiliyorum.”
“Bir oda dolusu altına, bir oda dolusu ağacı tercih ederim”
Fıçı için sipariş almayan, kimseye de yaptığında haber vermeyen Alkış; “Öyle zamanlar geliyordu ki, fıçılarla sokağı kapatıyordum. Beş altı ton zeytini içine alacak fıçılar yapıyordum. Şimdilerde fıçı isteyenlere süre vermiyorum, söz de vermiyorum. Yaşlılık ve hastalıklar beni yavaşlatıyor. Fıçıları artık keyif için yapıyorum. Ama fıçıları süs için isteyip, yaptıranlar haber vermeme rağmen gelip almıyorlar. Parayı istemeye utanıyorum, üzülüyorum.” diyor. “Bir oda dolusu altına, bir oda dolusu ağacı tercih ederim diyen” İsmail Alkış, 14 yaşında babasının yanında başladığı fıçı ustalığını, ölene kadar sürdüreceğini söylüyor.