Deprem konusunda bilinmesi gereken öncelikli konu fay ve depremin tanımlarıdır, çünkü çoğu insan fay ve deprem ne demek keza depremler nasıl oluşur vb. soruların cevaplarını bilmemektedir. Deprem ve fayın tanımlarını yaparsak eğer; bu yazımız daha anlamlı olur.
Yerkabuğunu (Dünya) birtakım levhalar oluşturur. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu oluşan gerilme ve sıkışmalar, yerkabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir. Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. Yerkabuğundaki bu hareketli kesimlere ‘FAY’ adı verilir. Birbirlerinin hareketini engelleyen levhalar arasında sürtünme başlar. Levhaların birbirine sürtünmesi sırasında, büyük kaya kütlelerinin ‘fay’ adını verdiğimiz zayıf yerleri zorlanırlar ve burada gerilme enerjisi birikir. Zorlanma ve sürtünmenin etkisiyle kısa bir zaman içerisinde çok şiddetli bir kırılma ve hareket enerjisi ortaya çıkar. Oluşan ilk harekete ‘DEPREM’ (ana şok), şiddetli sarsıntının etkisiyle o bölgedeki yer kabuğunun zayıf kısımlarının kırılmasına da artçı depremler (artçı şoklar) denir.
Türkiye’nin deprem gerçeğine gelirsek eğer; yakın zamanda güncellenmiş olan Türkiye Diri Fay Haritası’na göre 5.5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 diri fay veya fay segmenti olduğu gerçeği, ülke coğrafyasının büyük bir bölümünün ne derecede büyük bir deprem tehdidi altında olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’de sürekli tektonik kökenli faylar kendini yeniliyorlar ve enerjilerini açığa çıkarıyorlar. Enerjilerini çıkardıktan sonra tekrar enerji biriktiriyorlar. Bu gerilmeleri boşalttıkları an depremler kaçınılmaz oluyor. Aşağıda MTA (Maden Tetkik Arama Enstitüsü) tarafından hazırlanmış ‘Türkiye Diri Faylar’ haritasında Türkiye’deki fay hareketliliği, ülkemizin kuzey, doğu ve batı kesimlerindeki faylanmalar görülmektedir. Kırmızı renkle gösterilen bölgeler fay hatlarını ve fay kümelenmelerini göstermektedir.
Şekil 1: Türkiye Diri Faylar Haritası
MTA (Maden Tetkik Arama ) raporlarına göre; Bursa’da aktif olarak yer alan fay hatları, isimleri ve etkilediği bölgeler şu şekilde;
-Bursa Fayı / Kent Meydanı, Atatürk Stadyumu (eski), Altıparmak ve Kent Merkezi’ni etkiliyor.
-Gemlik Fayı / Gemlik’in tamamını ve Gemlik’e bağlı bölgeleri etkiliyor.
-Zeytinbağı-Mudanya Fayı / Mudanya, Trilye ve civarını etkiliyor.
-Çalı Fayı / İhsaniye, Beşevler, Ataevler, Üçevler, Demirci ve civarını etkiliyor.
-Uluabat Fayı / Uluabat Gölü ve çevresini etkiliyor.
-Orhaneli Fayı / Orhaneli İlçesi ve dağ ilçelerinin bir kısmını etkiliyor.
-Barakfakih Fayı / Barakfakih, Kestel ve Gürsü civarını etkiliyor.
Raporda da görüldüğü gibi deprem riski Bursa’nın neredeyse her bölgesinde görülmektedir.
Gelelim asıl konumuz olan Gemlik’in deprem gerçeğine; yapılan bütün bilimsel çalışmalarla Gemlik’in 1.derece deprem bölgesinde olduğu toplanan sismolojik veriler ışığında bilinmektedir. Nasıl mı?
Şekil 1’deki Türkiye Diri Faylar Haritası’nda görüldüğü gibi dünyanın en önemli faylarından biri olan KAF(Kuzey Anadolu Fayı)’ın Güney Kolunun devamı niteliğindedir Gemlik Fay Zonu…Bu nedenledir ki Gemlik’in aktif deprem bölgesi olduğu bütün Gemlik halkı tarafından bilinmelidir. İşin detayına inersek eğer; artık KAF(Kuzey Anadolu Fayı) çok net izlenebilen bir fay hattıdır. 1999 Gölcük Depremi’nden sonra geliştirilen sismolojik ağlarla Marmara Bölgesi ve Marmara Denizi’nin akabinde KAF(Kuzey Anadolu Fayı) iyi derecede izlenmeye ve daha sağlıklı veriler toplanmaya başlanmıştır. Bu fayın Batıya doğru göçü 1939 Erzincan Depremi, 1967 Adapazarı-Mudurnu Suyu Vadisi Depremi, son olarak da 1999 Gölcük ve Düzce Depremleri ile devam etmiştir.
Aşağıdaki haritadan da anlaşılabileceği gibi kırmızı çizgilerle gösterilen hat boyunca Gemlik Fay Zonu’nun KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’ın devamı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır ve çeşitli bölgelerde KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’ın fay segmentleri görülmektedir.
Şekil 2: Gemlik Fay Zonu
Boluya kadar net olarak izlenen KAF(Kuzey Anadolu Fayı )’ın ana kolu olan Kuzey Kolu İzmit Körfezi’ne kadar uzanıp Marmara Denizi’nden geçerek Ganos Fayı’na bağlanmakta ve Saros Körfezi’ne kadar uzanarak Kuzey Ege Denizi’ne ulaşmaktadır. Yakın zamanda Silivri açıklarında gerçekleşen depremler de bu hat üzerinde gerçekleşmiştir. KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’ın Güney Kolu ise İznik Gölü’nün güneyinden geçerek Gemlik Körfezi’ne ulaşmaktadır. Gemlik Körfezi-Erdek Körfezi-Bandırma Körfezi boyunca yoğun deprem etkinliği ve deprem kümelenmesinin mevcut olduğu ve bu fayların önemli miktarda deprem ürettiği görülmektedir. Her ne kadar depremlerin büyüklüğü fazla olmasada elde edilen sismolojik veriler ışığında bölge aktif deprem bölgesidir. Bu zamana kadar yıkıcı ve büyük çapta deprem olmaması hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmez.
Bu bilgiler ışığında her koşulda büyük çaplı deprem olacakmış gibi tedbirimizi Gemlik halkı olarak almalıyız. Kaç büyüklüğünde bir depremle karşılaşacağız, nasıl bir enerji ile mücadele edeceğiz, depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda neler yapılmalı, deprem sonrası yıkımlar ve yangınlarda nasıl hareket edilmeli vb. soruları kendimize sormalıyız.
Burada kamuya düşen görev ise; deprem bilincinin arttırılmasına yönelik tedbirlerin zaman kaybetmeden alınarak, özellikle hastane, okul ve kamu binaları olmak üzere tüm yapı ve konutların zemin özellikleri de gözönünde bulundurularak depreme dayanıklı olarak inşa edilmelerini sağlamak ve bu konuda taviz vermemektir. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra maalesef yapı denetimi istenilen seviyeye gelememiştir. Yapı denetimleri konusunda bilimin ve tekniğin gereği yapılmalıdır. Gemlik şehir merkezinin zemin özelliklerine bakarsak eğer; Gemlik Ovası diye tabir ettiğimiz bölge alüvyal bir zemin üzerine kurulmuş bir bölge, Gemlik şehir merkezi deniz seviyesine yakın hatta deniz seviyesinde olduğu için alüvyal zemin üzerinde yapılan bina temeli kazılarında zemin sıvılaşmasının gözle görüldüğünü söylemek yanlış olmaz.
Özetlersek; Gemlik şehir merkezi olarak 1.derece deprem bölgesinde, zemin özellikleri bakımından balçık bir zemin üzerine kurulu bir bölgedir. Bilimin bize gösterdiği bu bilgiler ışığında yapı denetimleri, detaylı zemin etütleri ve sağlam zemin iyileştirme yöntemleri konularında gereken tedbirler alınmazsa eğer; orta büyüklükteki bir depremde bile Gemlik’te ölümler ve yıkımlar kaçınılmaz olur. Güvenli konut üretimi konusunda yerel ve merkezi yönetimler üstüne düşen görevi yapmalı ve kentsel dönüşüm projeleri dar bir çerçevede değerlendirilmemelidir. Yoksa en acımasız kontrol mühendisi olan deprem bu denetlemeyi bizlere yapacaktır.
Unutmayalım ki deprem bir doğal afet fakat; depreme dayanıklı yapılar yapmak, zeminin özelliklerini belirleyip bu yönde iyileştirmeler yapmak ve deprem konusunda önlemler almak bizlerin elindedir…