banner47

4 Tarafı Faylarla Çevrili Marmara Bölgesi

‘DEPREM VE GEMLİK’ başlıklı ilk yazımda deprem ve fayın tanımlarından, KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’dan ve bu konulara bağlı olarak Gemlik’in depremselliğinden bahsetmiştim. Ayrıca; deprem olmadan önce ne gibi hazırlıklar yapmalıyız, kamu kurum ve kuruluşlarına ne gibi görevler düşmekte, yapı denetimi konusunda sıkıntılar neler gibi konulara değinmiştim.

4 Tarafı Faylarla Çevrili Marmara Bölgesi
banner3

DEPREM VE GEMLİK’ başlıklı ilk yazımda deprem ve fayın tanımlarından, KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’dan ve bu konulara bağlı olarak Gemlik’in depremselliğinden bahsetmiştim. Ayrıca; deprem olmadan önce ne gibi hazırlıklar yapmalıyız, kamu kurum ve kuruluşlarına ne gibi görevler düşmekte, yapı denetimi konusunda sıkıntılar neler gibi konulara değinmiştim. İlk yazıdaki amaç; Gemlik insanına deprem konusunda nasıl bir coğrafyada yaşadığını göstermek ve buna bağlı olarak Gemlik’in zemin özellikleri hakkında halkı biraz da olsa bilgi sahibi yapmaktı. Bu konuda ne kadar yardımcı olduk bilinmez fakat; şurası kesin Gemlik bir deprem bölgesi ve uzun zamandır Gemlik’te büyük çaplı bir kırılma meydana gelmedi. Bu sebepten dolayı deprem konusunda hazırlıklı olmalıyız. Gemlik ve civarında ne zaman deprem olur, depremin büyüklüğü kaç olur gibi soruların cevapları elbette ki bilinemez, fakat  depremlerin tekrarlanma periyotlarına bakarak ve deprem istatistiği açısından yorumlar yapılarak tahmin edilebilir. Eğer; birisi çıkıp geleceğe dair depremin tarihini ve büyüklüğünü söylerse bilin ki bilimden uzaktır ve itibar etmeyiniz.

Asıl konumuza gelirsek eğer; Gemlik deprem bölgesi bunu biliyoruz fakat; Gemlik’in çevresi ne durumda? Gemlik’in çevresi derken bir bütün olarak Marmara Bölgesi ne durumda?  Marmara Denizi’nin bir ucunda meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki Silivri Depremi bile bizi ne derece ürküttü bunu hepimiz gördük. Keza geçenlerde meydana gelen 4.1 büyüklüğündeki  Yalova-Çınarcık Depremi aynı şekilde Gemlik’te korkuya sebep oldu.

Marmara Bölgesi ve Marmara Denizi yoğun deprem faaliyetlerinin görüldüğü ve sismotektonik özellikleri bakımından aktif bir bölgedir. Marmara Bölgesi’nin ana yapısını oluşturan KAF (Kuzey Anadolu Fayı) sismolojik-sismotektonik özellikleri iyi bilinen dünyanın en önemli doğrultu atımlı faylarından birisidir ve Türkiye’nin de en önemli tektonik unsurlarından birisini oluşturmaktadır.

Marmara Bölgesi’nde yapılan sismik çalışmalar ve elde edilen sismolojik veriler ışığında deprem riski yüksek 2 bölge dikkat çekmektedir. 1.Bölge; Batı Marmara’da Mürefte-Şarköy-Güzelköy-Tekirdağ açıkları KAF (Kuzey Anadolu Fayı )’ın kuzey ana kolu üzerinde 70±10 kilometrelik fay parçası olup, üretebileceği depremin büyüklüğü ortalama 7.0±0.1dir. 2.bölge ise; İznik Gölü’nün güneyinden geçen ve Gemlik Körfezi’nden Marmara Denizi içerisine uzanan ortalama 40±10 kilometre, üretebileceği depremin büyüklüğü ise 6.6±0.1 dir. Bu iki riskli alandan hangisinin önce çalışacağı konusunda bir şey söylemek mümkün değildir.

Marmara Denizi ise; günümüzde depremsellik adına en iyi izlenen denizlerden biridir ve kuvvetli bir sismolojik ağa sahiptir. Türkiye nüfusunun en çok yoğunlaştığı bölge olması ve sanayileşmenin yüksek seviyede olması Marmara Denizi’ni ve Marmara Bölgesi’ni en iyi şekilde gözlemlemeyi gerekli kılmıştır. 1935 Marmara Adası (Ms=6.4) ve 1963 Çınarcık (Ms=6.3) depremleri, Marmara Denizi’nde M ≥ 6 büyüklüğünde depremlerin olabileceğini de açıkça ortaya koymaktadır.

Şekil 1’de  KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’ın ana kırık parçaları üzerinde yaklaşık 10’ar yıllık periyotlarda ve batıya doğru yarı-sistematik bir şekilde göç eden bir dizi büyük depremin  meydana geldiği görülmektedir. Haritada görüldüğü gibi yıllar geçtikçe doğudaki stres batıya doğru kaymıştır ve en son da 17 Ağustos Gölcük Depremi’nde kendini göstermiştir.

Şekil 1: 1939 Erzincan Depremi’nden Sonra Büyük Depremlerin Batıya Göçü

Şekil 2 : Marmara Bölgesi’nde son yüzyılda meydana gelmiş büyük depremler (1900-2000 ; M ≥ 6; Kalafat 2000)

Şekil 2’de ise; Marmara Bölgesi’nde 100 yıllık süreçte meydana gelen 6’dan büyük depremlerin yerleri gösterilmiştir (Kırmızı yıldızlar).

 

Şekil 3: Marmara Bölgesi’nde 1999 Depremleri ile kırılan alan ve riskli alanlar

Şekil 3; Marmara Bölgesi’nin depremselliğini açıklamaktadır. Marmara’nın kuzeybatısı ve güneydoğusundaki bölgeler riskli alanlardır ve yeraltındaki stresin biriktiği bölgelerdir. Marmara’nın kuzeydoğusu ise 1999 Depremleri ile kırılmaların gerçekleştiği ve stresin boşaldığı alanlardır. Haritadan da görüldüğü gibi Gemlik ve Bursa çevresi kırılmanın olmadığı yani yeraltındaki enerjinin  birikmeye devam ettiği bölgelerdir.

Tablo 1: Son 400 yılda Marmara Bölgesi’nde meydana gelen depremler (M ≥ 6.8)

Deprem istatistiği ve sismolojik veriler ışığında Marmara Bölgesinde büyüklüğü M=5.0 olan depremlerin yinelenme (tekrarlanma) periyodu yılda bir, M=7.0 büyüklüğündeki depremin 2040 yılına kadar olma olasılığı %75, 2070 yılına kadar %91, 2090 yılına kadar %95 olarak verilmiştir (Kalafat 2001). Bu veriler Marmara Bölgesi’nin deprem riskinin yüksek olduğuna işaret eder.

1999 Gölcük Depremini izleyen jeolojik, jeofizik ve sismolojik çalışmalar KAF (Kuzey Anadolu Fayı) sisteminin Marmara Denizi içindeki konumu ve deprem üretebilecek aktif parçalarının belirlenmesi üzerine yoğunlaştırılmıştır. Bu araştırmalar neticesinde, Marmara Denizi içinde yer alan KAF (Kuzey Anadolu Fayı)’ın 110 kilometrelik parçasının büyük bir deprem (büyüklüğü 6.5 veya daha yüksek) üretmesi olasılığının yüksek olduğu ortaya çıkarılmıştır.                 Diğer taraftan KAF’ın güneyinde yer alan Gemlik Körfezi’nden Marmara Denizi’ne giren İznik-Gemlik fay segmentinin benzer büyüklüklerde deprem üretme potansiyeli vardır.

Sonuç olarak; Bursa’yı ve Gemlik’i yerel ve bölgesel ölçekte tehdit edebilecek Marmara, İznik-Gemlik, Uluabat ve Bursa-Çalı gibi kırık sistemlerinin yaratacağı sismik tehlikenin boyutlarının, depremler oluşmadan önce mikro bölgeleme esaslarına dayalı olarak belirlenmesi son derece önem kazanmalıdır. Özellikle yapılarımızı fay hatlarının üzerine yapmaktan kaçınmalıyız. Temel kazılarına başlamadan önce zemin parametrelerini sağlıklı bir şekilde belirleyip bu yönde zemin iyileştirme yöntemleri uygulamalıyız. Kısacası; deprem olmadan önce önlemler almalıyız ve depreme dayanıklı yapılar tasarlamalıyız. Deprem tehdidi her zaman vardır, fakat depremden sonrası için yıkımları ve can kayıplarını en aza indirgemek bizlerin ellerinde ve elimizden geleni yapalım. Depremlerden ders çıkarmak için depremin olmasını beklemeyelim. Bu durumda en büyük görev kamu kurum ve kuruluşlarına (özellikle belediyeler) düşmektedir. Deprem değil bilinçsizlik öldürür…

 

Not: Bu yazıda değinilen konular yapılan sismolojik çalışmaların, bilim insanlarının bizzat arazide elde ettiği verilerin değerlendirilmesi sonucu oluşturulan makaleler, yüksek lisans tezleri vb. araştırmaların ürünüdür. Amaç; insanların yaşadığı coğrafyanın depremselliğini bilmesini sağlamak ve bu yönde tedbirler alması konusunda yardımcı olmaktır…

Güncelleme Tarihi: 30 Ekim 2019, 10:36
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER